Bu kül tablası kaçıncı kez yattı sigara altına? Söyle her nefeste kaç adim yanaştım tahtıma?
Yarının bugünden çıkarı ne?
Külle bezenip gülle kandırıldı tüm hayallerim.
Darbeler yesen de yüreğine, affetmek en asil intikam.
Karanlık olduğunda mumdan bir güneş yarat, kanatların kırılmasın umutların nicesi yirmi dört karat.
Artık sevgi yok mu? Der çaresizce kalpler.
Hazan umursamadı yaprakları katletti alayını.
Satılık armağan değil irade gururunuz.
Bu arada paranın esiri olmuş yüz bin im den insanım var.
Düşman kelimesinin anlSadece yazılanı ı arkadaş sıfatını taşıyanlardan öğrendim.
Adi anıldığında iste dostum dedim, adim anıldığında tanımam dedi.
Yarını olmayan dünlere yazılmış her şiir ve şair olmuş her fikir ki kaleme düşmüş her sözü. Hep karanlık anlatıldı şarkılarda gün yüzü. Yalpalayan ömürler aşikâr hüzün görüntüsü.
Kimler önüne geçebilir zamanın akışının, cümlelerimin noktalarına kaç zamanda ulaşırım.
Yaşarım iskeletler diyarında bir et parçasıyım. Varımı yoktan aldım. Daldım çoktan derin uykuma vardım.
Kalemi makine yaptım, her çizikte kareler aldım, sundum önüne Yaradanın ve bekledim cevabını, hep cevapsız kaldı çağrım, bağırdım.
Ne kadar güler ise düşman o kadar ağlatır seni.
Zaten inancımız olmasa var olmanın anlamı anlamsızlıktan başka bir anlama gelir miydi?
Yarın bir kapıdır ve sen uykudan o kapıdan geçmek için uyanırsın.
Bir oyun gibidir adı yaşamaktır, ölümse oyunun sonudur. Her nedense oyunun sonu yok gibidir, bir gider biri gelir.
İnsan umudu taşıdı, kimisi kırdı umudu, lakin kiminin sahip olduğu tek şey oydu, hepsi buydu.
Dostumundu teklif, düşmanındı ısrar, acaba nereye kadar sürer bu tekrarlar.
Yalanlara radar olsan neye yarar, zararın dönüşü kârın el mi sallar? Batan güneş yine doğar.
Zorla güldü âmâlar ağlamak mı ayıp?
Tasanın etrafında gezgin olmuş insanlar kısacık molalarda tanıdılar mutluluk denen kelimeyi.
Dayanacağın bir duvarın yoksa ör hadi, kuvvete dayanamayan adalet aciz, adalete dayanamayan kuvvet zalimdir.
Birikimlerimiz kısıtlı, arzularımızın ışığı,egoizme yansıdı, ya da kısıtladık insancıl yanımızı, tokatladık karanlığa mum yakanları.
Geçemediğimiz köprüler ardımızdan ağladı, tıpkı yere düşen ekmek kırıntıları gibi, zan altında masum yedi kelepçeleri ve sırıttı birileri,
Amacını yamacında boğarak yok oldu Sezar, dedelerin toprak oldu bak orda mezar!
Yalanla savunan dürüstle tanıştı, tekmeyle kovulan kiniyle yarıştı, paradan uzak olan silahla tanıştı, hayatla darılan ölümle barıştı.